11 Nisan 2016 Pazartesi

Esmaü'l Hüsna

1- Allah(C.C.): "Eşi benzeri olmayan, bütün noksan sıfatlardan münezzeh tek ilah, Her biri sonsuz bir hazine olan bütün isimlerini kuşatan özel ismi. İsimlerin sultanı."
2- Er-Rahmân: "Dünyada bütün mahlükata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden."
3- Er-Rahîm: "Ahirette, müminlere sonsuz ikram, lütuf ve ihsanda bulunan."
4- El-Melik: "Mülkün, kainatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan."
5- El-Kuddûs: "Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdıse layık olan."  
6- Es-Selâm: "Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran."
7- El-Mü'min: "Güven veren, emin kılan, koruyan."
8- El-Müheymin: "Her şeyi görüp gözeten."
9- El-Azîz: "İzzet sahibi, her şeye galip olan."
10- El-Cebbâr: "Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran."   
11- El-Mütekebbir: "Büyüklükte eşi, benzeri olmayan."
12- El-Hâlık: "Yaratan, yoktan var eden."
13- El-Bâri: "Her şeyi kusursuz ve uyumlu yaratan."
14- El-Musavvir: ''Varlıklara şekil veren."
15- El-Gaffâr: "Günahları örten ve çok mağfiret eden."
16- El-Kahhâr: "Her şeye, her istediğini yapacak surette, galip ve hakim olan."  
17- El-Vehhâb: "Karşılıksız hibeler veren, çok fazla ihsan eden."   
18- Er-Rezzâk: "Bütün mahlükatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan."  
19- El-Fettâh: "Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, darlıktan kurtaran. "
20- El-Alîm: "Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi en ince detaylarına kadar bilen."
21- El-Kâbıd: "Dilediğine darlık veren, sıkan, daraltan."
22- El-Bâsıt: "Dilediğine bolluk veren, açan, genişleten."
23- El-Hâfıd: "Dereceleri alçaltan"
24- Er-Râfi: "Şeref verip yükselten."
25- El-Mu'ız: "Dilediğini aziz eden, izzet veren."
26- El-Müzil: "Dilediğini zillete düşüren."
27- Es-Semi: "Her şeyi en iyi işiten."
28- El-Basîr: "Gizli açık, her şeyi en iyi gören."
29- El-Hakem: "Mutlak hakim, hakkı batıldan ayıran. Hikmetle hükmeden."
30- El-Adl: "Mutlak adil, çok adaletli."
31- El-Latîf: "Lütuf ve ihsan sahibi olan. Bütün incelikleri bilen."  
32- El-Habîr: "Olmuş olacak her şeyden haberdar."
33- El-Halîm: "Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan."
34- El-Azîm: "Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce."
35- El-Gafûr: "Affı, mağfireti bol."
36- Eş-Şekûr: "Az amele, çok sevap veren."
37- El-Aliyy: "Yüceler yücesi, çok yüce."
38- El-Kebîr: "Büyüklükte benzeri yok, pek büyük."
39- El-Hafîz: "Her şeyi koruyucu olan."
40- El-Mukît: "Her yaratılmışın rızkını, gıdasını veren, tayin eden."
41- El-Hasîb: "Kulların hesabını en iyi gören."
42- El-Celîl: "Celal ve azamet sahibi olan."
43- El-Kerîm: "Keremi, lütuf ve ihsanı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden."  
44- Er-Rakîb: "Her varlığı, her işi her an görüp, gözeten, kontrolü altında tutan."  
45- El-Mucîb: "Duaları, istekleri kabul eden".Allah'ın 99 İsmi Ve Türkçe Anlamları(<a title='Esma-Ül Hüsna '  href='Esma-Ul-Husna.htm'>Esma-Ül Hüsna </a>)
46- El-Vâsi: "Rahmet, kudret ve ilmi ile her şeyi ihata eden'"
47- El-Hakîm: "Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan."
48- El-Vedûd: "Kullarını en fazla seven, sevilmeye en layık olan."     
49- El-Mecîd: "Her türlü övgüye layık bulunan."
50- El-Bâis: "Ölüleri dirilten."
51- Eş-Şehîd: "Her zaman her yerde hazır ve nazır olan."
52- El-Hakk: "Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran."   
53- El-Vekîl: "Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran."   
54- El-Kaviyy: "Kudreti en üstün ve hiç azalmaz."
55- El-Metîn: "Kuvvet ve kudret kaynağı, pek güçlü."
56- El-Veliyy: "İnananların dostu, onları sevip yardım eden."
57- El-Hamîd: "Her türlü hamd ve senaya layık olan."
58- El-Muhsî: "Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen."
59- El-Mübdi: "Maddesiz, örneksiz yaratan."
60- El-Muîd: ''Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan."
61- El-Muhyî: "İhya eden, dirilten, can veren."
62- El-Mümît: "Her canlıya ölümü tattıran."
63- El-Hayy: "Ezeli ve ebedi hayat sahibi."
64- El-Kayyûm: 'Varlıkları diri tutan, zatı ile kaim olan."
65- El-Vâcid: "Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, istediğini, istediği vakit bulan."
66- El-Macîd: "Kadri ve şanı büyük, keremi, ihsanı bol olan."
67- El-Vâhid: "Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan."
68- Es-Samed: "Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu."
69- El-Kâdir: "Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan."
70- El-Muktedir: "Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi."
71- El-Mukaddim: "Dilediğini, öne alan, yükselten."
72- El-Muahhir: "Dilediğini sona alan, erteleyen, alçaltan."
73- El-Evvel: "Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan."
74- El-Âhir: "Ebedi olan, varlığının sonu olmayan."
75- El-Zâhir: "Varlığı açık, aşikar olan, kesin delillerle bilinen. "  
76- El-Bâtın: "Akılların idrak edemeyeceği, yüceliği gizli olan. "
77- El-Vâlî: "Bütün kainatı idare eden."
78- El-Müteâlî: "Son derece yüce olan."
79- El-Berr: "İyilik ve ihsanı bol, iyilik ve ihsan kaynağı."
80- Et-Tevvâb: "Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan."
81- El-Müntekim: "Zalimlerin cezasını veren, intikam alan."
82- El-Afüvv: "Affı çok olan, günahları affetmeyi seven."
83- Er-Raûf: "Çok merhametli, pek şefkatli."
84- Mâlik-ül Mülk: "Mülkün, her varlığın sahibi."
85- Zül-Celâli vel ikrâm: "Celal, azamet ve pek büyük ikram sahibi."
86- El-Muksit: "Her işi birbirine uygun yapan."
87- El-Câmi: "Mahşerde her mahlükatı bir araya toplayan."
88- El-Ganiyy: "Her türlü zenginlik sahibi, ihtiyacı olmayan."
89- El-Mugnî: "Müstağni kılan. ihtiyaç gideren, zengin eden."
90- El-Mâni: "Dilemediği şeye mani olan, engelleyen."
91- Ed-Dârr: "Elem, zarar verenleri yaratan."
92- En-Nâfi: "Fayda veren şeyleri yaratan."
93- En-Nûr: "Alemleri nurlandıran, dilediğine nur veren."
94- El-Hâdî: "Hidayet veren."
95- El-Bedî: "Eşi ve benzeri olmayan güzellik sahibi, eşsiz yaratan."
96- El-Bâkî: ''Varlığının sonu olmayan, ebedi olan."
97- El-Vâris: "Her şeyin asıl sahibi olan."
98- Er-Reşîd: "İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren.  "  
99- Es-Sabûr: "Ceza vermede acele etmeyen."

20 Ekim 2014 Pazartesi

Dua

Bismillâhirrahmânirrahîm*

Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm* Allahümme innî es'elüke yâ kadîmü* yâ dâimü* yâ ferdü* yâ vitru* yâ ehadü* yâ samedü* yâ hayyü* yâ kayyûmü* yâ zel celâli vel ikram* fein tevellev fekul hasbiyallahü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azîm.*

İsa (A.S.) bu mübarek duayı okur, ölüleri diriltirdi.

Haceti veya bir dileği olan sabah namazını kıldıktan sonra kıbleye karşı oturur da bu duayı yüz defa okursa dileği gerçekleşir.

Cenabı Hakkın velî kullarından olan Süleyman bin Mukatil hazretleri şöyle buyurmaktadır:"Kim yukarıdaki duayı sabah namazından sonra yüz kez okuyup Cenabı Haktan dilekte bulunur da Allah onundileğini vermezse ben Süleyman bin Mukatil'e lanet eylesin."

30 Mayıs 2014 Cuma

Kafirlerin sonsuz cehennem azabı görecek olmasının hikmeti nedir?

Soru:

Kafirlerin sonsuz cehennem azabı görecek olmasının hikmeti nedir? Ortalama 65 yıllık bir küfür hayatının cezasının sonsuz ve hiç bitmeyecek bir azap olmasının ve iyiliklerinin boşa çıkmasının hikmetini açıklayabilir misiniz?

Cevap:

Bir insanın silahıyla tetiğe basarak bir insanı öldürmesi 2 saniyelik bir iştir. İki saniyelik bir suç karşısında bu insan hukuk sistemlerine göre ortalama 30 yıl hapis cezası alır. Şimdi hesaplayalım. 30 yıl çarpı 365 gün çarpı 24 saat çarpı 60 dakika çarpı 60 saniye eşittir: 946.080.000 saniye eder. Yani bir insanın iki saniyelik bir cürmü yüzünden dokuz yüz kırk altı milyon, seksen bin saniye cezaya çarptırılır ve hiç bir hukuk sistemi bunun adaletsizlik olduğunu kabul etmez. Beşeriyetin iki saniyelik bir suç karşısında dokuz yüz milyon saniyelik ceza vermesi nasıl akla aykırı görünmüyorsa, evrende yaratılmış sayısız atom hücrelerinden sayısız canlılara, sayısız yıldızdan sayısız nimete kadar her birinin varlık amaç ve hukukuna tecavüz edip bunlara, bakarak Allah'ın sanat ve yaratışını hor görmek ve ona iftira ederek yaratılmışların hukukuna tecavüz etmek elbetteki sonsuz bir cehennemin hak edilişini haklı kılar. Zira var olan her bir zerre atomlardan yıldızlara, insanlardan karıncalara, yiyeceklerden içeceklere Allah’ın varlığını haykırıp O’nu gösteriyorsa ve kişi tüm bu delillerin varlığına bakarak ve üstelik bunlardan istifade ederek varlığına hakaretle hem yaratılmışların var oluş sebebine hücum ediyor, hem de bu hücumları Tek Bir Zatın inkarıyla sayısız bütün varlığın varlık sebebine hücuma dönüyor. Üstelik hücumuyla başka insanların imanlarının sönmesine neden olabiliyor. 1000 kişilik bir gemiye hücum edip gemiye kendince balta darbesi vuran insan sadece kendini öldürmez aynı zamanda bin kişinin ölmesine ve bin kişinin 10 bin akrabasına hücum etmiş olur. Diğer bir husus; nasıl mahkemede suçun yanında bir de kamu davası açılır. Zira mahkeme insanların ortak bir alanıdır. Aynı şekilde küfür ve şirk sadece Allah’ın izzet ve azametine dokunan bir suç değil, ayrıca bütün kamunun da hakkına bir tecavüz olmasından, Allah kafiri cezalandırırken, bütün bu hakları da nazara alıyor ve öyle yargılıyor. Kendinin damarlarında her gün yüzlerce kilometre gezdirdiği kanları elbette kendisini gezdirenini haykırırken bu hizmetin ve lütufların kaynağını kanları gezdirene vermiyor. Ona verse de(Tanrıya inanan yani) O'nun bunları boş yere yarattığını ve kullarından bir şey beklemediğini iddia ederekte aynı tecavüzü işliyor. Üstelik binler mucize ve delille gönderdiği ve sevgilim diye hitap ettiği peygamberine saçma sapan ve geçersiz bir şekilde bulduğunu iddia ettiği sözde delillerle ve çarpıtmalarla, damarlarındaki kanın sahibinin sevgilisine hakaretler yağdırıyor, onu yerden yere vuruyor. Öyleyse sayısız ve hadsiz cürüme sayısız ve hadsiz ceza elbette hakkaniyetin gereğidir. Bu kişi iyi bir insan olsa da sonuç değişmez. Çünkü nasıl, Bir insan çok iyi biri olsa ancak bir gence zina iftirasında bulunsa sadece genç değil o gencin annesi babası kardeşi akrabaları da bu zulümden etkilenir. Ve bu insan ne kadar başka iyi işleri olsa da iyiliğine itimat edilmez. Kainatı yaratan Allah, kendi varlığının delillerini ortaya koyarak sayısız varlık Yaratmış ve kendi esmasını kainatta tecelli ettirmişken, bu varlıkların Yaratıcısını inkara kalkışıp Allah’ın varlığını delilleyen sayısız delilin varlık sebebine tecavüz eden kişi ne kadar iyi olursa olsun bu iyilikleri ahirette boşa çıkacaktır. Kaldı ki “Dünya müminin cehennemi kafirin cennetidir” (Müslim) hadisinden de anlaşıldığı gibi kafirlerin iyilik ve güzel işlerinin mükafatı dünyada verilmektedir ya da dünyada kendisine verilenler bu iyiliklerine bedel olmuştur. Ancak ahirette bir nasipleri olmayacaktır.

Tüm bunların yanında da ebedi cehennem imanla ölmeyenler için geçerlidir ve Allah kimin ahirete imanla gelip gelmeyeceği konusunda da elbette adaletle hüküm verecektir. Müslümanların imanla gitmesinin de bir garantisi olmadığı gibi Allah'ın kafire de son nefesinde iman nasip etmeyeceğini kimse bilemez. Kalplere murakıp olan ancak Allah'tır. O yüzden bu tür meseleler hakkında vesveseye düşmek bizi sadece gideceğimiz yoldan alıkoyar ve hayatımızı ilgilendiren bir okulun sınavına hazırlanırken acaba çalışmayanların hali ne olacak diye düşünüp dersimize çalışmaktan bizi alıkoyar. Biz imanla gideceğiz mi ki başkaları için kafa yoruyoruz!!! Herkes çabasının karşılığını alacaktır hak eden hak ettiğini alacak kimseye haksızlık yapılmayacak ve eğer bir insanın bir şeye gücü yetmiyorsa Allah katında gücünün yetmediği şeyden sorumlu tutulmayacaktır. Allah katında her şey adaletle hüküm bulacak ve kimseye zerre ağırlığınca haksızlık yapılmayacaktır.

21 Kasım 2012 Çarşamba



Allah,
er-Rahmân, er-Rahîm,
el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm,
el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr,
el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri', el-Musavvir, el-Gaffâr,
el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd,
el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Muiz, el-Müzill, es-Semi', el-Basîr,
el-Hakem, el-Adl, el-Lâtîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr,
eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl,
el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi', el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd,
el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy,
el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî, el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy,
el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir,
el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli,
el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntakim, el-Afüvv, er-Raûf,
Mâlikü'l-Mülk, Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi',
el-Ganiyy, el-Muğni, el-Mâni', ed-Dârr, en-Nâfi',
en-Nûr, el-Hâdi, el-Bedî', el-Bâkî,
el-Vâris, er-Reşîd,
es-Sabûr.