-Ey Cebrail ! yer'in en güzel , en iyi , en temiz bir bucağından bir avuç toprak getir! diye emir buyurdu.
Bu yüce buyruğu alan Cebrail ,öteki mertebesi yüce meleklerle yeryüzüne indi.hazreti Resülallah (s.a.v.) in kokulu merkadleri yerinden daha güzel bir yer olmadığı için o yerden bir avuç toprak aldı.Yüce cennet ırmaklarından TESNİM suyu ile yoğurdu,bembeyaz inci gibi yaptı,sonra yüce cennetler içinde olan ırmakların hepsine daldırdı ve yedi kat gökleri ve yedi kat yerlerigezdirdi.Cebrail onu yüce vasıfleriyle medih ve sena ederek Allah ın indinde makbul olduğunu , mukerremliğini herşeyden üstün bir fazilete sahip olduğunu bütün Arz ve Gökyüzü yaratıklarına bildirdi.Vakta ki ADEM (a.s.) yaratıldı.O bembeyaz nur , onun alnına yerleşti.Hz Adem'in alnında ki o nurdan ırmak sesi gibi ses geldi.O zaman Hazret-i Adem:
- Yarabbi ! dedi. Seni tesbih ederim.Bu alnımdan gelen ses nedir ?
Hak Celle ve Ala Hazretleri :
- Ey Adem ! O ses Hatemen Nebiyyin ve Seyyidil Müresin olan Muhammed'in nurunun tesbihi avazesidir.Bu nura çok saygı göster.Onu koru, sakla.Ve sen de evladına nakledince ona da öğüt ver ki bütün oğul ve onların oğullarına bu emanet olsun.Ta o nur sahibi Habibim Muhammed doğuncaya kadar kadından en temiz hatunlar nikah edilsin.Onu korumalarına , saygı göstermelerine , ona ihtimam etmelerine kendisinden ahd al! dedi.O nur Adem (as) mübarek alnında parlayıp durdu.
Bir rivayete göre Adem as yaratıldığı zaman o nur onun arkasında kürek kemiği üstüne konulmuştu.Hazreti Adem ne tarafa yüz tutsa , nereye gitse ardından melekler saf saf birlikte giderdi.Durunca ardında dururlar, o nuru ziyaret ederler , tazim ve tekrimde bulunurlardı.Melaike-i kiram , Hazreti Adem'in ardında durdukları zaman Hak Celle ve Ala ya yalvararak :
- Yarabbi ! derdi.Bu kadar melek niçin benim ardımda duruyorlar? Bundaki hikmet nedir ?
Hak Celle ve Ala :
-Ya Adem ! Senin sırtında Habibim Muhammed'in nuru vardır.Onu ziyaret ediyorlar! dedi.Adem (a.s.) :
-Yarabbi ! o şanı yüce nura önümde yer ver ! diye niyazda bulundu.Hak Teala hazretleride o mubarek nura Adem (a.s.) ın alnında yer verdi.Meleklerde daima Adem as ın mubarek yüzünün önünde saf saf durup o güzel nura saygı ve izzette bulundular, uğurluluk dilerlerdi.Adem (a.s.) yüce Mevla'ya :
-Yarabbi ! dedi.Bu kadar Kerim meleklerin, habibinin nuruna saygı gösteriyor ve tekrimde bulunuyorlar.Bana da o nuru göster.saygı ile şerefyab olmayı ihsan eyle! diye duada bulundu.O dilekleri kabul eden yüce YARATAN , Ademin duasını kabul etti.O mubarek nuru adem (a.s.) ın alnından sağ elinin şahadet parmağında kara etti.O nur da Adem (a.s.) ın şahadet parmağında tesbih eyledi.Adem (a.s.) ile bütün meleker o tesbihi işitince o parmağa " Müsebbiha - Tebih edici " dediler.Meleklerde o nurun sahibi olan Habibi Ekrem'e salavat-ı şerife ile tazim ve tebcilde bulundular.Yanlız meleker değil belki, bütün yaratıklar o şanı yüce nura saygı ve tazim gösterirlerdi.Hatta Adem (a.s.) ile eşi Havva (r.anha) nın günah işleyip yüce Cennetlerde mübarek vücutlarından elbiselerinden sayuldukları zaman :
- Cennetten çıkın ! diye ilahi ferman geldiğinde onlar meleklerden utanmış, haya etmişlerdi.Fakat hangi ağacın yanına gittilersede o ağaç onları kabul etmedi.Ancak öd ağacı kabul etmiş, dalları altına onları almıştı.Hak Celle ve Ala Hazretleri öd ağacına :
- Ey ağaç ! diye buyurdu. Onları öteki ağaçlar kabul etmedi.Sen niçin kabul ettin ?
Öd ağacıda şu cevabı verdi:
-Ey esirgeyici Rabbim ! adem (a.s.) ın alnında Habib-i Ekremin nurunu koydun.O şanı yüce nura saygı gösterilmesini yaratıklara ferman buyurmuştun.Adem de o nurla bana sığındı.Onlardan çekinmeğe o şanı yüce nur sebebiyle utandım ve onların baan sığınmalarını kabul ettim.
Hak Teala Hazretleri :
- Ey öd ağacı ! diye buyurdu. Madem ki Habibim Muhammed'in nuruna saygı gösterdin .Onun hürmetine seni kullarıma bütün ağaçlardan itibarlı ve sevgili kıldım. Sana güzel bir koku verdim .Ama onları izinsiz kabul ettiğin için seni ateşle yakmakla faydalansınlar.Ta ki seni kullarım yakmayınca o güzel koku senden çıkmasın.
Adem (a.s.) ve Havva , hangi ağaca başvurup örtünmek için yaprak almak istediklerinde , onlarda çekinip yaprak vermeyince şaşkına döndüler.İncir ağacı ise ikisinede acıdı.Yaprak verdi.Onlarda o yaprağı aldılar.Örtündüler , fakat o yaprak parça parça olup döküldü.Onlar bunu görünce ağlaştılar.O zaman :
- Rabbül Alemin çıplak kıldığı kulu kimse örtemez.Rabbimin terk ettiği kula kimse yardım edemez.! diye bir nida duyuldu .Adem'le Havva bu sesi işittikleri zaman yüce dergaha yüzlerini çevirdiler.Allahü Tealadan kendilerinin örtünmelerini yakardılar.Bu niyazdan sonra incir ağacından yine yaprak almaya geldiler.
Adem (a.s.) o ağacı silkeledi.Yere üç yaprak düştü.Adem (a.s.) da o yaprakalrı aldı, örtündü.Ağacı tekrar silkeledi.Bu sefer beş yaprak düştü.Havva da onu aldı.Örtündü.Onun için erkeklere sünnet olan olan kefen üç ve kadınalra beş parça oldu.Hak Teala incir ağacına buyurarak :
- Niçin onlara yaprak verdin diye ! diye sordu .O da :
- Yarabbi, sen onlara yaprak vereyi haram etmedin.Bende sen haram etmediğin için esirgemedim , verdim ! dedi.Hak Teala :
- Madem ki sen onlara acıdın , ben Azimüşşan da senin ağacını gayet gevrek ve içini de boş kıldım.Böylece onlar senin üstüne binmesinler seni herhangi ilerinde kullanmasınlar ve yakmasınlar.! Senini yaprağınıda sert ve acı yaptım.Ta ki hayvanlar seni yemesinler ! diye buyurdu.
Adem (a.s.) ın cennetten çıkmasına ilahi ferman çıktıktan sonra Adem (a.s.) enbiye ve mürselin ve Muhammed Mustafa (s.a.v) Hazretlerini şefaatci gösterip Hak Celle ve Ala ya :
- Yarabbi , önce beni yerde halk edip sonra cennete koydun.Yice çıkarıp Cennetten indirmekte ilahi hikmetin nedir? diye niyaz etti.Hak Teala da :
- Ya Adem ! Ben , senin Rabbin , seni yeryüzünde halife kılmak için yarattım.Seni önce cennete koydum.Sonra senden kıyamete kadar gelecek zürriyetinin yüreklerinde asıl vatanları Yüce Cennetler olduğundan ona meyil ve muhabbet doğup , beni Tevhid etsinler, gönderdiğim peygamberleri tasdik ve kendilerine getirdiklerimi kabul edip gereken yolda amel eylesinler ve o yola girsinler diye seni Cennet'e koydum! diye buyurdu.
Netekim kimi Alimler Peygamberimizin :
" Hubbül vatan, minel iman - Vatan sevgisi imandan gelir" mübarek sözlerini bu sır ve hikmete remiz ve işaret sayarlar.
Allahü Tealanın bu sözlerini işiten Adem (a.s.) dünyaya çıkarıldığından murat ne olduğunu anladı ve Cennten çıktı.
Adem (a.s.) serendib e indirildi. Havva (R.anha) da Ciddeye indirildi.şeytanın nereye indirildiğinde de ayrılıklar vardır.Kimisi :
-Basra da Eyle adındaki yere , kimileride başka beldeye indirildi! dediler.Kimiside :
-Belirli bir yeri yoktur !iddasında bulundular .Haberlere göre Adem (a.s.) ve Havva ve İblis yere indirildikleri zaman İblis :
- Ademi vesvesemle cennetten çıkarttım.Şimdi dünyaya indirildi.Acaba ne hile yapıp tuzak kursam ? diye düşünmeğe başladı.Yırtıcı , vahşi hayvanları bir araya topladı.Onlara Adem (a.s.) ın yere indirildiğini haber verip :
_Yeryüzünde onun cocukları çoğalınca sizleri avlayıp öldürürler ! diyerek türlü türlü aldatmalarda bulundu.Onlar da :
-Ya biz ne iş işleyelim ?bunun tedbiri nedir ? diye sordular.
İblis :
-ne tedbir mi ? hepiniz birden ona saldırın .Ademi öldürün ,yok edin ! dedi.Onları kışkırtıp kötü yola sürdü.onlarda Adem (a.s.) ın çevresini aldılar.Her yönden üstüne yürüdüler.Adem (a.s.) şaşkına döndü.Cebrail (a.s.) geldi :
- Ya Adem ! dedi.Köpeğin başını okşa ! Hak tealanın Kudretini gör! dedi.
hazreti Adem köpeğin başını sıvaazladı.Köpekte o hayvanların üstüne hücum etti.Hepsini dağıttı.işte o günden beri köpek bütün yırtıcı hayvanların düşmadır.
Bundan sonra Adem (a.s.) yeryüzünde birçok yıllar ağladı.Hak Celle ve Ala'ya niyaz etti.Af diledi.mağrifet diledi ve Havva ile bir araya gelmesini diledi.Duasıda kabul edildi.Kendisine o dualar telkin olunmuş , öğretilmişti.Bu sebeplede bağışlanmıştı.Netekim buda :
"fetelekka ademü min rabbihi kelimatin fetabe aleyhi-Adem,Rabbinden nice bin kelimeler aldı.Ona tevbe etti" ( Bakara süresi,ayet:37) buyruğu ile bildirdi.
Hazreti Ali den rivatey olunmuştur ki , Adem (a.s.) a telkin yapılan dua şudur:
"La ilahe illa ente sübhaneke rabbi alimtü süen ve zalemtü nefsi ve ente erhamür rahimin"
Resül-i Ekrem şöyle buyurdu :
- Her kim bu kelimeleri zikretse Hak Celle ve Ala , eğer onun günahı deryaalrın köpüğü gibi ve sahraların kumları sayısınca da olsa o günahalrı yarlıgar , bağışlar.
Hasan Basri rivayet eder ki , o kelimeyi hak Teala Kuran da şöyle beyan buyurmuştur:
"Rabbena zalemna enfüsena ve in lem tağfirlena ve terhamna lenekünenne minel hasirin - Ey Rabbimiz , biz kendi nefsimize zulmettik.Sen bizi bağışlamaz , bize merhamet etmezsen , biz mutlaka hüsrana uğrayanlardan oluruz" ( Araf süresi Ayet :23)
Vakta ki Adem (a.s.) bu dua ile dua etti.Hak Teala kabul etti.ona cennette yakutla yapılmış bir ev yolladı.Kabeyi Mükerremin büyüklüğündeydi.Onu Kabe yerine koydular.Onun iki kapısı vardı.Birisi doğuya birisi batıya açılırdı.Ona meytil mamur derler.
Adem (a.s.) :
- Sen bu evi tavaf et.Senin duanı kabul edeyim, ve Haccın makbul,sayin meşkür olsun! diye bir vahiy indi ve delil olmak üzere Cebrail (a.s.) ı yolladı.Oda haccın menasikini bildirdi,öğretti.Hazreti Adem hac ibadetini ve Kabe ziyaretini yerine getirdikten sonra , Arafata çıktı.Hazreti Havva da Cidde'den Ademi araya araya nice yıl şiddetli ayrılık üzüntüsü çektikten sonra Arafat'ta Hz.Ademle buluştu.O yerde birleştikleri için buraya Arafat denildi.Oradan minaya geldiler.Melekler hz Adem' e :
-Hak Teala dan ne dilersiniz! diye sordular.Onlar da :
-Mağrifet ve rahmet dileriz! dediler.onun için o yerede mina dediler.
Adem (a.s.) her dem havva ile birleşmek ister, kendilerini temizlerler , güzelleştirirlerdi.Adem :
-Bu bende vedia olarak bırakılan şanı yüce nur , sana temizlikle intikal etsin ! derdi.Nur da onlar bu dileği yerine getirmeden Adem den silinmedi.
Havva , gebe kaldığı zaman Adem (a.s.) ona bakar , şanı yüce nuru onda değil, kendisinde gördükce :
- O nurun sahibi henüz gelmedi ! derdi .
Hz. Havva yirmi kere gebe kalmıştı . Her doğumunda bir erkek ve bir kız doğururdu.Ta Nebiler babası Şit (a.s.) olunca o nur , Adem (a.s.) alnından kayboldu. Havva anamızın alnında belirdi. Tesbih ve tehlil sesleri duyuldu.Onunda sevinci ve güzelliği arttı.Hak celle ve Ala hazretleri Nur-ı Muhammediye ikramda bulunarak Şit (a.s.) ı , anası Havvanın karnında tek ve yalnız yarattı.Ta ki o yüce nur sahibi olan Peygamber-i Zişan her ne kadar insansa da , lakin onun eşi bulunmaz.Kendisinde olan ululuğa ,yüceliğe kimse eş olmadığına bir remiz,bir işarettir.
O çocuk dünyaya gelince adını Şit koydular.Şit adı Allahın armağanı , ya da Yaratanın hediyesi anlamına gelir.
Hazreti Havva Şit (a.s.) ı doğurunca ona baktı , iki kaşının arasında nurunun parladığını gördü.Hak Celle ve Ala hazretleri Şit (a.s.) ile şeytan arasına perde gerdi.Onu ondan gizledi,örttü.Meleklerde Şit'i tavaf ederek ikram edip yanında dururlardı ve gökyüzü yönlerinden yere :
- Ey Arz ! diye bir nida gelirdi.Sana ve sende oturanlara müjde olsun ki , gerçekten , nür-i Muhhamedi Şit'te parladı, yeri göğü nurlandırdı.Ondan temiz döllere ve rahimlere nakledilerek bizzat bir gün kendileri dünyayı şereflendirecektir.! diye nidalar gelmekteydi.
Bu nida her gün ta hz şit ergenlik çağına gelinceye kadar sürdü,gitti.Şit (a.s.) büluğ çağına erince Adem (a.s.) ,Şit (a.s.) ı elinden tuttu :
- Ey benim oğlum ! dedi.Gerçektir ki şanı yüce Allah hazretleri benimle sıkı sıkı andlaştı ki ben senin yüzünde olan Nur-i Muhammediyeyi orada bırakmayayım .Onu kadınalrın en temizine ,ayıbı olmayanına yerleştireyim.
Adem (a.s.) sonra Hak Teala'ya :
- Ey Rabbim ! dedi.Bu şanı yüce Nuru korumak için benden ahd almıştın.bende oğlum Şit'ten ahd almak isterim.Şahit gönderin . Ta ki bu yeni andlaşmaya şahit olsunlar ve şahadette bulunsunlar.
Adem , bu duayı yapınca Cebrail (a.s.) yetmişbin melaike ile yere indi.Bir beyaz ipek ve Cennet kalemlerinden bir kalme ile gelip Adem (a.s.) a selam verdi.Ve dedi ki :
- Hak Celle ve Ala hazretleri şöyle buyuruyor :
-Ey Adem ! Benim habibimin nurunun , döl sularından rahimlere nakli vakti yaklaştı.Oğulun Şit' e vasiyet eyle, ve oğlunun oğullarından biribirine vasiyet etmek üzere bu meleklerin şahadetiyle ondan and al.Ta ki bu şanı yüce nurun sahibi gelinceye kadar o nur temiz erkeklere ve tertemiz , pak kadınlara nakledilsin.
Adem de mübarek soyuna ve latif neseblerine bir kusur bulaşmaması için oğlu Şit'ten and aldı ve o andı Cebrail as. ın getirdiği kalemle o beyaz ipeklinin üstüne yazdı .Gelen yetmişbin melek de o anda şahit oldular.
Cebrail as. yanında birde cennetten sandık getirmişti.O sandığın içinde bütün ileri gelen yüce peygamberlerin örneği vardı.O ipekli o sandığın içine konuldu, o yerde Şit e iki kırmızı kaftan giydirildi.Ve Şit in Nehvayetül Beyza adında bir kızla ve meleklerin şehadetiyle nikahı kıyıldı. Nehvayetül Beyza tıpkı Hz Havva ya benziyordu. Cebrail i Emin hutbe okudu . Şit as. ın eşi hamile kalınca gaipten bir ses işitti.Bu ilahi ses ona şu müjdeyi verdi :
- Ya Nehvayetül Beyza ! Sana müjdeler olsun .Sana konan şanı yüce nurun sahibine sen gebe kaldın.
Bu müjdeden az bir zaman sonra gün doldu ve Nehvayetül Beyza bir oğlan çocuğu dünyaya getirdi.Onun adını Anüş koydular.Anüş da Şeytanın hilelerinden Muhammed Nuru hürmetine saklı tutulmuştu.
Anüş da bülüğ , erginlik çağına gelince babası Şit as. onu yanına çağırdı :
- Evlenirken dünya kadınlarının en pakını al , evlen ! dedi.O da babasının vasiyetini tuttu .Oğlu Kayna ya vasiyet etti.Kayna da oğlu Mehlayil'e vasiyet etti.Mehlayil de oğlu Yerdehe ye vasiyette bulundu.Yerdehe de Birre adında eteği tertemiz kadınla evlendi. Birre den bir oğlu dünyaya geldi.Çocuğun adını Uhnuh koydular.Bu İdris as. dı. Uhnuh da kendisine yazılan vasiyetin hepsini vasiyet etti.Berüha adında bir kadınla evlendi.Bu kadından Müteveşlah adında bir oğlu oldu .Müteveşlah 'ın Lemek adında bir oğlu dünyaya geldi.Lemek çok akıllı ve kuvvetliydi.Lemek de Kasvir adında bir kadınla evlendi.Bu kadın Nuh as.ı doğurdu.Nuh as. çok temiz bir kadın aldı.Ondan Sam dünyaya geldi.
Nuh as. Muhammed Nurunu Sam'ın alnında görünce , içinde Adem as. ın ahdi bulunan sandığı Sam a teslim etti.Sam'ın Erfahşid adında bir oğlu oldu.Onun alnında Muhammed'in Nurunu görünce Sam Erfahşid e vasiyet ederek sandığı ona teslim etti.Sonra Erfahşid'in Şaleh adında bir oğlu dünyaya geldi.O da oğlu Şaleh e vasiyette bulundu.
Şaleh de Merhane adında temiz bir kadınla evlendi.Ondan Abir adında bir oğlu oldu.O da HUD as. dı. Hud a.s. Menşa adında bir kadınla evlendi.Ondan Erguva adında bir oğlu oldu.Erguva’nın da Saruğ adında bir oğlu oldu.Saruğ’unda Nahur adında bir oğlu dünyayı şereflendirdi.Nahur’un da Taruh adında bir oğlu oldu.Taruh da Edna adında bir temiz hatunu aldı. Ondan Hz.İBRAHİM doğdu.İbrahim as. dünyayı şereflendirince biri doğuya biri batıya iki sancak dikildi.Hazreti İbrahim mubarek alnında Muhammed Nuru’nun Allh’ı tesbih ettiğinin sesini duyup anladı.Hak Celle ve Ala’ya yalvardı :
-Yarabbi ,bu ,alnımdan gelen ses nedir? Diye sordu.Hak Celle ve Ala Hazretleri:
-Ey Habibim! O ses , o avaz Habibim Muhammed’in Nuru avazıdır ki beni tesbih ve tehlil etmektedir.Sen ,şimdi o Nuru koru! diye buyurdu.
Hazret-i Adem’e olan vasiyet gibi ona da buyrukta bulundu.İbrahim a.s. bu olayı karısı Sare’ye haber verdi.Sare de :
-O nur sahibini ben doğuracağım ! diyerek çok zaman dünyayı şereflendirmesini bekledi. Hacer ‘den o şanlı nur sahibi İsmail a.s. dünyaya gelince Sare çok mahzun oldu ,gamlandı. Kadın ortaklarına karşı olan gayret ateşleri kendisini sardı :
-Bana ne oldu ki bu saadetten mahrum oldum ? dedi. O zaman İbrahim as. ona teselli verdi, ona :
-Üzülme Sare ! dedi. Hak Celle ve Ala Hazretleri Kerimdir. Vaadinden geri dönmez.Senide sevindirir! Diye müjdeler verdi.Sare sabretti. Hak Teala onuda İshak a.s ın doğumu ile sevindirdi. İshak a.s. da buluğa erdiği zaman İbrahim a.s. ın altı evladı olmuştu. Altısını bir araya topladı . Hak Celle ve Ala ‘nın izniyle Adem a.s. a gelen sandığı açtı:
-Bu sandığa bakın ! dedi. O altı oğul da o sandığa baktılar , içinde Nebilerin ve gönderilen peygamberlerin benzerlerini gördüler .Her biri bir evcikte duruyordu.O evciklerin sonunda da Hazreti Muhammed Mustafa’nın dünyada olan varlığının benzeri yapılmıştı.
Namaz da ayakta , kıyamda duruyor gibiydi. Sağında Ebu Bekir’in örneği vardı. Üstünde :
-İlk önce bana iman getiren budur! Diye yazılmıştı. Solunda da Hattab oğlu Ömer’in misali yapılmıştı.Aldında :
-Hakkı yerine getirmede levm edenin levminden korkmayan ! diye yazılıydı. Hazreti Muhammed’in ardında da Osman-ı Zinnüreyn’in örneği yapılmıştı. Alnında da :
-Hayanın Madeni! Diye yazılmıştı.
Hazreti Muhammed’in önünde de Ebu Talibin oğlu Ali’nin misali yapılmıştı :
-Cömertlik Madeni ve Muhammed Mustafa’nın din kardeşi diye yazılmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder